30 Ocak 2012 Pazartesi

TC Kimlik Numarasının Sırrı...

TC Kimlik Numarasının Sırrı
Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün uzun yıllar sürdürdüğü çalışmaları sonucu hayata geçirdiği Mernis uygulaması ile her vatandaşa bir vatandaşlık numarası verilmiştir.  
TC Kimlik Numarasını, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilmiş 11 rakamdan oluşan kişiye özgü bir sayıdır.
  Üzerinde basit bir pariteyle hata bulma özelliği bulunmaktadır; ilk 10 rakamın toplamının birler basamağı, 11. rakamı vermekte. Ayrıca; 1, 3, 5, 7 ve 9. rakamın toplamının 7 katı ile 2, 4, 6 ve 8. rakamın toplamının 9 katının toplamının birler basamağı 10. rakamı; 1, 3, 5, 7 ve 9. rakamın toplamının 8 katının birler basamağı 11. rakamı vermektedir.

KARA KALEMDEN YARATILAN HARİKA MANZARALAR


KURŞUN KALEMLE KAR RESMEDEN 1943 DOĞUMLU RUS RESSAM Guram Dolenjashvili,
BEYAZ KISIMLAR, KÃĞIDIN
DOĞAL BEYAZ RENGİ, AÇIK, KOYU GRİ VE SİYAH TONLAR İSE KURŞUN KALEMLE çizilmiş.

Hayretler içinde bakmamak mümkün değil belki başlarda sorsalardı kurşun kalemle kar resmi yapılabilirmi? evet yapılabilir.
Lütfen resimlere göz atın..







25 Ocak 2012 Çarşamba

Fetih 1453

Filmin Özeti

Film 1451 yılında Fatih Sultan Mehmet'in fetih planlarının yapıldığı andan başlıyor. Filmde Molla Gürani’yi de yani Fatih’i yetiştiren üstadı ve Fatih Sultan Mehmet'in çocukken aldığı bu eğitim süreçleri de yer alıyor. 3 boyutlu animasyonların da yer aldığı filmde, gerçek oyuncular da yer alacak..
    İstanbul'un fethini konu alan ve çekimleri üç yıl süren 'Fetih 1453'; 17 milyon dolarlık bütçesiyle, 'Türk sinemasının en pahalı filmi' olarak 17 Şubat'ta vizyona girecek.
12 MİLYON DOLARA MAL OLDU

Faruk Aksoy'un yönettiği dev projenin en çok para harcanan bölümü ise fetih sahneleri oldu. 12 milyon dolara mal olduğu açıklanan fetih çekimleri için Alibeyköy'de kurulan sette; 100 metre boyunda 8 metre genişliğinde surlar inşa edildi. Bu sahnelerde 5 bin figüran rol aldı. Gerçekliği yakalamak adına tekrar tekrar yapılan çekimlerde, figüranlar zor anlar yaşadı; sakatlananlar oldu. Fetih çekimleri sırasında sette beş ambulans ve 15 doktor hazır bulunduruldu ve filmin en uzun sahnesi olan bölüm 55 günde tamamlandı. 'Fetih 1453' için hazırlanan surlar, çekimlerden sonra yıkıldı. Filmin bütün görsel efektleri ise Meksika ve Amerika'da hazırlandı.

BU FİLM İ MERAKLA BEKLİYORUM....

20 Ocak 2012 Cuma

Mutlu mu Olmak İstiyorsun?

    
       Deger verdiğimiz insanlardan karşılığını gördüğünde  mutlu oluyor insan iyiki deger vermişim diyorsun Tabiki herşey karşılıklı değildir hayatta...Fakat verdiğin deger bilinmeyince insan kötü hissediyor kendini...Eğer hak etmeyen birine fazla deger veriyorsan zarar gören yıpranan sen oluyorsun..Onun için insanlara  hak ettiği kadar deger vereceksin diyorum.Seni önemseyen ,senin kararlarına hoşgörü ile karşılayan ve en önemlisi de seni mutlu etmek için çabalayanlara karşı sende öyle olacaksın...
Çünkü  mutlu olmak istiyorsan sende onlara karşı içinden gelerek gülümseyeceksin...


        "UNUTMAMAK LAZIM MUTLULUK PAYLAŞINCA GÜZELDİR...":)

18 Ocak 2012 Çarşamba

Mahrem

Elif Şafak'ın üçüncü romanı. Şafak, Pinhan ve Şehrin Aynaları'nda kendine özgü dil kullanımı ve "öteki"yi romanın merkezine yerleştirme yaklaşımıyla, yeni bir tavrın da habercisi olmuştu. Mahrem, bu özellikleri bir adım öteye götürmesinin yanı sıra, kurgusal olgunluğuyla da ülkemiz edebiyatına kalıcı bir iz bırakacağını kanıtlıyor.

Mahrem'in alt başlığı "Görmeye ve Görülmeye Dair Bir Roman". Adına uygun olarak bir gözle başlayıp, dört yüzyıla yayılan seyretme ve seyredilme, bakma ve görme, görme ve görülme öykülerini, ikisi de farklı nedenlerle "öteki" olan iki kahramanın hayatlarında birleştiriyor. Görme ve görülme takıntısını bir sözlükle ("Nazar Sözlüğü") kurumlaştırıp, romanında yer alan tüm figürleri karşımıza birer seyirlik olarak çıkarıyor. Mahrem'de "göz" daima dışlanmayla içerilmenin, "ben" ile ötekinin, aşk ile karanlığın orta yerinde, bir geçiş noktasında duruyor; tıpkı "Nazar Sözlüğü"ndeki "Gözbebeği" maddesinde olduğu gibi:

Görmeye ve görülmeye dair bir roman…

gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakn olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakından görmek istemez.

"Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka “gözbebeğim!” diye hitap edilir."
-Elif Şafak-
(Arka Kapak)






    ELİF ŞAFAK
  BİYOGRAFİSİ
Strasbourg doğumlu Elif Şafak, çocukluğunu ve gençliğini Ankara, Madrid, Amman, Köln, İstanbul, Boston, Michigan ve Arizona'da geçirdi. ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi, yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümü'nde, doktorasını ise siyasetbilimi alanında tamamladı. İlk romanı Pinhan'la 1998 Mevlana Büyük Ödülü'nü aldı. Bunu Şehrin Aynaları (1999) ve Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü kazandığı Mahrem izledi (2000). Ardından her ikisi de çok satan ve geniş bir okur kitlesine ulaşan Bit Palas (2002) ve İngilizce kaleme aldığı Araf (2004) yayımlandı. Med-Cezir'de (2005) kadınlık, kimlik, kültürel bölünme, dil ve edebiyat konulu yazılarını topladı. 2006'da senenin en çok okunan kitabı olan Baba ve Piç yayımlandı. Ardından aylarca satış listelerinden inmeyen ilk otobiyografik kitabı Siyah Süt'ü yazdı. Doğan Kitapçılık tarafından 2009 Martı'nda yayımlanan Aşk Türk yayıncılık dünyasında önemli bir rekora imza atarak, en kısa sürede en çok satan roman oldu. Tüm eserlerinden seçkiler niteliğinde olan Kâğıt Helva (2009), gazete yazılarından derlediği Firarperest (2010) ve yeni romanı İskender Ağustos 2011’de yine Doğan Kitapçılık tarafından yayımlandı.
2010 yılında Fransa'nın en prestijli ödüllerinden Sanat ve Edebiyat Şövalyesi nişanına layık görülen ve eserleri otuz dile çevrilen Elif Şafak'ın romanları, Viking, Penguin, Rizzoli ve Phebus gibi dünyanın en önemli yayınevleri tarafından yayımlanmaktadır.


     ÖDÜLLERi
Ø  Prix ALEF* - Mention Spéciale Littérature Etrangére, Soufi, mon amour (Phébus), 2011
(*İlk kez Fransızca yazılmamış bir esere verilmiştir.)
Ø  Marka 2010 Ödülü, Türkiye
Ø  Sanat ve Edebiyat Şövalyesi (Chevalier Des Arts et Lettres), Fransa 2010
Ø  Kültür Elçisi, Culture Action Europe Campaign, 2010
Ø  Kültür Elçisi, AB-Türkiye Kültür Köprüleri Programı, 2010
Ø  Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Birlikte Yaşama Ödülü, 2009
Ø  Uluslararası Yükselen Yetenek, Fransa Kadın Platformu, Deauville 2009
Ø  Baba ve Piç Orange Prize Edebiyat Ödülü aday listesi, Londra 2008
Ø  Maria Grazia Cutuli Uluslararası Gazetecilik Ödülü, İtalya 2006
Ø  Bit Palas, Independent Foreign Fiction Prize, Birleşik Krallık 2006
Ø  Mahrem, Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü, 2000
Ø  Pinhan, Mevlana Büyük Ödülü, 1998
      ÖĞRENCİ ÖDÜLLERİ


Gökyüzü Koleji Yılın Edebiyatçısı Ödülü, 2011
Yılın en iyi yazarı, Kocaeli Üniversitesi, 2011
Yılın en başarılı yazarı Muğla Üniversitesi, 2011
Yılın en iyi yazarı, Dumlupınar Üniversitesi, Kütahya 2011
En iyi yazar "Yılın Enleri", İÜ Diş Hekimliği Fakültesi, 2010
En iyi yazar, Ankara üniversitesi Ceride-i Kantar Ödülleri, 2009
En iyi roman yazarı, 2009 Yılının En İyileri, Galatasaray Üniversitesi Öğrencilerinin oylarıyla
En iyi yazar, 2009 Yılının En İyileri, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrencilerinin oylarıyla
En Has Köşe Yazarı, 2009 Yılının En "Has" İsimleri, Kadir Has Üniversitesi Öğrencilerinin oylarıyla
Yılın En Beğenilen Yazarı ve Kitabı, Elif Şafak-Aşk, Yılın Yıldızları 2009 Ödülü, Yıldız Teknik Üniversitesi Öğrencilerinin oylarıyla
Aşk, Rotabest - 2009 Yılının En İyi Kitap Ödülü, Rotary ve Rotaract üyelerinin oylarıyla




     
SÜMELA'NIN ŞİFRESİ : TEMEL 
           Hayalleri ve hayattaki amaçları yüzünden, Karadeniz'de bile herkesin dalga geçtiği fakir Temel, Trabzon'un en köklü ve zengin ailelerinden Yücesoyların Zuhal'e aşıktır ama babası Hıdır Yücesoy, kızını Temel'e vermez. Temel, sevdiği kızı da alamayınca yıkılmıştır. Tam bu sırada, arkadaşı Turgay'ın Sümela Manastırı'nın çatısına çıkarak intihar etmeye kalkıştığı haberini alır. Arkadaşını intihardan vazgeçirmek üzere Sümela Manastırı'nın çatısına çıkar. Ancak kendisi intihar etmeye karar verir. Polisler tarafından aşağıya indirilen Temel, polisin, 'Sümela'ya hazine aramak için çıksanız anlayacağım, intihar için çıkılır mı?' diye sormasıyla birlikte Sümela'daki olası hazineye odaklanır. Temel'in tek hedefi artık Sümela'nın şifresini çözüp kutsal hazineyi bularak, hem sevdiği kızı almak hem de herkese kendini ispatlamaktır.
       .VE FİLM DE UNUTULMAYAN BU ŞARKI NIN SÖZLERİ:

      "Sorma hiç nedenleri,anlamsız gidenleri
                 Uğruna hep söylenen sevdalı türküleri
                 Aşkın bir alev olsa, yakar mı bu canımı
                 Uzanamam ben sana, bu acıtır canımı"


       TEMEL AŞKINI İSPAT ETTİ ..O KADAR YIL GEÇSEDE HEP ONU SEVEREK YAŞAMIŞ... FİLM DE OLSA GÜZELDİ:)


FİLM DE KENDİMDEN GİZLİ BİR AYRINTI BULDUM:SÜM(ELA)'NIN ŞİFRESİ :):)


 

8 Ocak 2012 Pazar

DÜŞÜNCENİN,SANATIN OLDUĞU BİR YETENEK(HARİKA BİR GÖSTERİ)

4 Ocak 2012 Çarşamba

Ney - Gamzedeyim Deva Bulmam | Facebook Video indir | Video izle | Video Paylaş

Ney - Gamzedeyim Deva Bulmam Facebook Video indir Video izle Video Paylaş

Bazı şeyleri sadece içinde tutamıyorsun..Yazmak iyi geliyor"Bugünlerde hep uyumak geliyor içimden gözlerimi kapadığın an içini dinliyosun.Her yerden uzağa gidiyorsun Kimselerin bilmediği sadece senin olduğu..."

BU NEY SESİDE BANA EŞLİK EDİYOR...HUZUR VERİYOR...

2 Ocak 2012 Pazartesi

SON YAZIŞIM...

Bu sana son yazışım"diye başlayan bir mektup var şuan karşımda ..

Bu sana son sözüm dermiş gibi bakan..

Neresinden bakılsa acı, hangi satırından başlansa hüzün, hangi kelimesi okunsa güvensizlik..

Oysa ki benim ; batan güneşin ardından sarıldığım , tepeden aşağı inerken çakıl taşlarıyla birlikte yuvarlandığımda düşündüğüm biri vardı..

Bu sana son yazışım..bir ayrılığın ilanı gibi, ölünün üzerine son kürek toprak, gözdeki son damla, son kez el sallamak gibi..

Oysa ki benim; kışın soğuğunda, dalgaların kıyıları dövdüğü anlarda, fırtınalarda savrulurken düşündüğüm biri vardı…

Bu sana son yazışım…

Düşündüklerimin, hissettiklerimin ve yaşadıklarımın zerre kadar önemi yok.

Sen istediğini söyle..

Oysa ki benim; derinlerde soluksuz kaldığımda ve nefesimin bana ait olmadığını sandığımda, sonsuz gibi görünen karanlığın ortasında, umudumun tükendiği anlarda düşündüğüm biri vardı…

Bu sana son yazışım diye başlayan ve sana hiç inanmadım, sana hiç güvenmedim diye devam eden satırlar bunlar.

Üstelik inanmam ve güvenmem için yaptığın her şey boşa kürek çekmek, yetersiz, yersiz ve saçma çabalardan başka hiçbir şey değil bunlar..

Oysa ki benim; burnumda yağmur kokusu varken, bulutlar hızla akıp geçerken ve çocuklar agladığında, perdeler uçuştuğunda düşündüğüm biri vardı…

Bu sana son yazışım..

Ben bunları hak etmedim, üzülmelisin…

Benden daha değerli başkalarının ne düşündüğü demek bu..

Oysa ki benim; elimi uzattığımda ve saatin her çalışında, yanımdayken özlediğim ve uzaklaşınca heran düşündüğüm biri vardı..

Bu sana son yazışım..

Açıkça dilediğini yap…

Oysa ki ,aklımın kıyısında dolaşan ve dilimin ucundayken yanarcasına düşündüğüm biri vardı..

Tek kişilik dünyamda ölçülü adımlarla yürüyorum.Boş verdim ve ben artık kendi hayalime dönüyorum…
PAYLAŞTIĞIM İLK ŞİİRİM  BU OLSUN

Bugün benim blogumdaki ilk günüm:)

Yeni bir yılla beraber bu blogumu açtım.Amacım kendince birşeyler paylaşmak. ....birşeyler yapmak istiyorum hayatımda olanları ve bilgisayarla ilgili herşeyi paylaşmak istiyorum...aslında bu blogu kendim için yapıyorum...
  2 gün önce  yılbaşıydı.bir başlangıc gibi gözüküyor.Bir yıl boyunca yaşadığımız herşey gözümüzün önünden geçiyor..Biraz düşünceler içinde birazda haycanlı bir şekilde bu yılı karşıladım..GEÇEN YIL BENİM İÇİN ÇOK ZOR GEÇTİ...HAYAT BU YA İŞTE bunun için yaşıyoruz.Zorluklara,üzüntülere karşı ayakta kalmak önemli ...
HAYATTA HER ŞEYE RAGMEN GÜLÜMSEMEYİ BİLMELİYİM...